Amaç: Pandemi; dünyada birden fazla ülkede yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklar olarak tanımlanmaktadır. Salgın hastalıklar, yeni bir virüs olması, insanlara kolay ve sürekli bulaşması sonucunda Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmektedir. Covid-19’da, 2019’un sonlarında ortaya çıkmış, neredeyse tüm dünyaya yayılması, binlerce insanda görülmesi ve ölümlere neden olmasıyla pandemi olarak ilan edilmiştir. Nitekim şu ana kadar tüm dünyada yaklaşık 56 milyon insanın pandemiden etkilendiği, 1,300000 insanın ise hayatını kaybettiği rapor edilmektedir. Komplikasyonların ciddiyeti ve ölümler, acılara neden olmuş ve hastaların hastanede tedavi ve bakımını gerektirmiştir. COVID-19 süreci acı çekenlere uzun ve sürekli bakım ve mücadele gerektiren bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Birçok salgında, afette ya da savaşlarda olduğu gibi COVID-19 pandemisinde de hemşirelerin ve bakımın önemi öne çıkmıştır. Hemşireler pandemi ile mücadelede hastalar ve ailelerinin yanında, en ön safta mücadele etmektedir. Hemşirelik Etik Kodları “Hemşirenin birincil yükümlülüğünün hastaya ait” olduğuna işaret etmektedir. Öte yandan hemşireler başkalarına olduğu gibi kendilerine karşı da aynı yükümlülüğe sahiptir. Bir başka deyişle hemşireler hem kendilerine hem de başkalarına bakım yükümlülüğüne sahip sağlık profesyonelleridir. Hemşirelerin hem kendilerine hem de bakma yükümlülüğü, COVID-19 gibi bulaşıcı hastalığı olan ya da olma olasılığı olan hastalara sürekli olarak bakmaları gerektiğinde, çoğu kez yetersiz veya sınırlı kaynaklar ve kontrol altına alınmamış bulaşma gibi olağanüstü koşullar altında birbiriyle çatışabilmektedir. Pandemi sırasında hemşireler ve meslektaşları, hem başkalarına ne kadar bakım sağlayabileceklerine karar vermeli ve aynı zamanda kendilerine bakmalıdır. Bu doğrultuda, insanların hasta ve hassas hallerine tanıklık eden, kendileri ve ailelerinin sağlıklarını tehdit eden bireylere uzun süreli bakım veren hemşirelerde yardımın/bakımın negatif etkisi olan merhamet yorgunluğu görülebilmektedir. Öte yandan, koruyucu ekipmanların azlığı, onları hem kendilerine hem de ailelerine bulaş ve hastalık yönünden riskli gruplar halinde getirmektedir. Nitekim Dünya Hemşireler Birliği, 44 ülkede 1500 hemşirenin COVID-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini, dünya genelinde 20000’den fazla sağlık çalışanının hayatını kaybetmiş olabileceğini belirtmiştir. Dolayısıyla fiziksel ve zihinsel bütünlüklerini savunmasız hale gelen hemşirelerin ve işyükü artmış bir sağlık sisteminde bakım verdikleri bireylerin acıları ve hastalığın ciddiyeti ve belirsizliği ölüm korkusuyla bileşmektedir. Bu zorluklar hemşirelerin yarar sağlamada güçsüz hissetmelerine, işte verimlilik ve doyumla ilgili sorunlara neden olabilmektedir. Bu doğrultuda, COVID-19 hastalığının klinik yönetiminde ve enfeksiyonun önlenmesinde hemşireler tarafından atılacak en önemli adım yeterli bilgi düzeyi ve doğru uygulamalar ile enfeksiyon zincirini kırmak, uluslararası rehberlerden yararlanmak ve bunu hizmet içi eğitimlerle desteklemektir. Öte yandan, salgınla mücadelede hastane yönetimi ile birlikte hemşirelik hizmetleri yönetiminin etkililiği de, hemşirelerin enfeksiyona maruziyet oranlarının ve merhamet yorgunluğunun azaltılmasını sağlayacaktır. Bu nedenle yöneticilerin salgınla mücadele kapsamında önceliklerini belirleyerek, hem COVID-19 kliniklerinde hem de diğer kliniklerde bakım veren hemşirelere fiziksel olmakla birlikte ruhsal olarak da sağlıklı çalışma ortamları oluşturması, çalışmaya bağlı risklerini en aza indirecek girişimlerde bulunulması ve bu kapsamda hemşirelik hizmetlerinin sunumu sırasında, bakım hizmetlerinin planlanması, örgütlenmesi, yürütülmesi, denetim ve değerlendirilmesi önemlidir. Ayrıca hemşirelerin salgın esnasında profesyonel gelişim ihtiyaçlarına destek verilmesi, haklarının korunması, yazılı ve sözlü iletişim sistemlerinin, takdir ve tanıma mekanizmalarının işletilmesi önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Pandemi, Hemşirelik Bakımı, Merhamet Yorgunluğu
|