Mental sağlık bireylerde tam bir iyilik halinin sağlanması için oldukça önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre; bireylerin yeteneklerini tanıması, normal yaşam stresleriyle baş edebilmesi, üretken ve verimli çalışabilmesi ve topluma katkı sağlayabilmesi için iyi olma durumudur. Mental açıdan tam anlamıyla iyi olmak Hedonik ve Eudamonik iyi olmanın beraber sağlanmasıyla mümkün olabilir. Hedonik iyi olma, mutluluk, tatmin ve yaşama ilgi duyma gibi duygusal iyiliğe vurgu yaparken, Eudamonik iyi olma mutluluktan ziyade bireyin potansiyelini gerçekleştirmesiyle ilgilenir. Potansiyel gerçekleştirme süreci altı önemli unsur içerir. Bu unsurlar; kendini kabul etme, hayatta anlam bulma, otantik olma, başkaları ile olumlu ilişkiler geliştirme, çevreyi yönetebilme ve kişisel büyümedir. Potansiyelini gerçekleştirme süreci toplumdan etkilenirken aynı zamanda toplumu da etkiler. Bu bağlamda bakıldığında hiçbir grup mental sağlık sorunlarından tamamen bağımsız değildir, ancak yoksullar, evsizler, işsizler, düşük eğitimli kişiler, şiddet mağdurları, göçmenler, çocuklar, ergenler, istismara uğramış kadınlar, sosyal ayrımcılığa uğrayanlar ve ihmal edilen yaşlılar arasında risk oldukça yüksektir. Bakıldığında mental sağlık sorunlarından etkilenen tüm gruplar kadın işaret etmektedir.
Biyolojik indirgemeci yaklaşım kadında mental sorunları sadece biyolojik cinsiyete dayandırmaktadır. Ancak mental sağlık toplumsal cinsiyet, kültür ve sosyal tutumlarla yakından ilgilidir. Kadının tüm modernleşme, kamusal yaşama katılma ve kendi dinamikleri ile var olma söylemlerine rağmen, kadın özellikle ataerkil toplumlarda mental sorunlar doğuracak şekilde ötekileştirilmeye, baskılanmaya ve güçsüzleştirilmeye mahkum edilmiştir. Bakıldığında bireyler arasında gücün dağılımı mental sağlığın en önemli belirteçleri arasındadır. Toplumsal cinsiyet, mental sağlığın yapısal bir belirleyicisi olmakla beraber; gelir, istihdam, sosyal konum, statü gibi eşitsizlikleri birbirine bağlayan ve derinleştiren bir fay hattı gibi kadının aleyhine çalışır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin beraberinde getirdiği fakirlik ve güçsüzlük kadının mental sağlığını etkiler. Kadınlar evlilik, aile ilişkileri, eğitim, üreme, çocuk bakımı, ayrılma, çalışma, yaşlanma gibi geleneksel rollerde çatışma ve ikilemler yaşaması mental sağlığı olumsuz etkileyen diğer bir nedendir. Toplum incelemelerinde tam zamanlı ev kadını meslek sahiplerinde boşluk, karamsarlık ve değersizlik duygularının yaygın olarak görüldüğü saptanmıştır. Toplumsal cinsiyetin bir yansıması olarak çocuk yaşta evlenen kadınların yetişkin yaşta evlenen kadınlara göre intihara 1,41 kat daha fazla yatkın oldukları görülmüştür.
Hemşireler kadına en yakın sağlık profesyonelleridir. Dolayısıyla mental hastalıkların önlenmesi, mental sağlığın ve iyi olmanın geliştirilmesi için toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasında aktif rol almaları gerekmektedir. Özellikle kadınların mental iyi oluşlarını desteklemek üzere Hedonik ve Eudamonik iyi olma konusunda bilinç geliştirilmesinde ve mental sağlığı etkileyebilecek toplumsal cinsiyet uygulamalarıyla mücadele etmede sorumluluk üstlenmelidir. Bu sunumda kadının mental sağlığı ve toplumsal cinsiyet ilişkisi hakkında kavramsal bilgi ve öneriler sunulması amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kadın, Hemşire, Mental Sağlık, Toplumsal Cinsiyet.
|